Akıllı telefonlar, tabletler ve bilgisayarlar, bugünün öğrencilerinin günlük yaşamının vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Fransa’da öğrencilerin dijital cihazlara bağımlılığı her geçen gün artıyor; yapılan araştırmalar 6-17 yaş arası çocukların okul dışındaki vakitlerinde günde ortalama 4 saatten fazla ekran başında kaldığını gösteriyor. 16-19 yaş grubundaki gençler ise günde 5 saat 10 dakika gibi çarpıcı bir süreyi ekran karşısında geçiriyor ve buna karşın günde ortalama sadece 12-15 dakikalarını kitap okumaya ayırıyor. Bu veriler, dijital dünyanın çocukların hayatını ne denli meşgul ettiğini ortaya koyuyor.
Peki, bu kadar uzun ekran sürelerinin öğrencilerin sağlığı üzerindeki etkileri neler? Dijital yorgunluk nedir ve neden hem öğrencilerin hem de velilerin bu konuda farkındalığını artırması gerekiyor?
Dijital Cihazlara Bağımlılık ve Artan Ekran Süreleri
Fransa’da dijital teknolojiler eğitim sistemine de entegre olmuş durumda. Ortaokul seviyesinden itibaren öğrencilere derslerde kullanılmak üzere tablet veya dizüstü bilgisayar sağlanıyor. Ödevler çevrimiçi platformlardan veriliyor, dijital ders kitapları basılı kitapların yerini alıyor. Sonuç: Öğrenciler yalnızca eğlence için değil, eğitim için de sürekli ekranlara bakmak zorunda kalıyor. Bu durum, ekrana maruz kalma süresini her zamankinden daha fazla artırıyor ve çocukların hiper-bağlı bir yaşam sürmesine yol açıyor.
Öğrenciler okuldan arta kalan zamanlarında da sosyal medya, video platformları ve oyunlar ile çevrimiçi olmaya devam ediyor. Yapılan anketler, gençlerin büyük bir kısmının dijital cihazlarını kapattıktan kısa süre sonra tekrar açma dürtüsü hissettiğini ve bir gününü bile cihazlar olmadan geçirmekte zorlandığını ortaya koyuyor. Bu derece yoğun kullanım, birçok uzmanın gözünde artık bir “sağlık krizi” alarmı veriyor. Nitekim Fransa’da 2024 yılında Cumhurbaşkanı’na sunulan “Enfants et écrans” (Çocuklar ve Ekranlar) raporu, çocukların kontrolsüz ekran maruziyetinin fiziksel ve zihinsel gelişimleri üzerinde ciddi tehdit oluşturduğunu vurgulayarak acil önlemler alınması çağrısında bulundu.
Ekran Süresinin Sağlık Üzerindeki Etkileri
Dijital cihazlarla aşırı haşır neşir olmanın çocuklar ve gençler üzerindeki etkileri, bilimsel araştırmalarla net bir şekilde ortaya konmuş durumda. Uzun süreli ve kontrolsüz ekran kullanımı sonucu ortaya çıkan yıpranma ve tükenmişlik haline dijital yorgunluk diyoruz. Bu durum hem bedensel hem de zihinsel çeşitli belirtilerle kendini gösteriyor:
- Göz yorgunluğu ve görme sorunları: Ekranlardan yayılan mavi ışığa uzun süre maruz kalan çocuklarda gözlerde kuruma, yanma ve bulanık görme şikâyetleri artıyor. Uzmanlar, küçük yaşta yoğun ekran kullanımı ile miyopi (uzağı görememe) gelişimi arasında bağlantı olduğunu belirtiyor. Ayrıca mavi ışığın retinaya olası zararları konusunda da endişeler mevcut. Çocuklar, kitap okurken olduğu gibi ekrana bakarken de sık sık gözlerini dinlendirmeye teşvik edilmeli.
- Baş, boyun ve duruş problemleri: Saatlerce tablet veya telefon başında vakit geçirmek, öğrencilerin duruşunu olumsuz etkileyebiliyor. Boyun ve sırt ağrıları, elde cihaz tutmaktan kaynaklanan duruş bozuklukları artık genç yaşlarda bile sıkça görülmeye başladı. Hareketsiz bir şekilde ekrana odaklanmak, kas iskelet sağlığı için risk teşkil ediyor.
- Uyku düzeninin bozulması: Birçok öğrenci, yatmadan hemen önce telefon veya bilgisayar ekranına bakıyor. Oysaki ekran ışığı, vücudun melatonin hormonu salınımını baskılayarak uykuya dalmayı güçleştiriyor. Araştırmalar, yatmadan önce bir saat içinde ekran kullanan öğrencilerin gece yaklaşık yarım ile bir saat daha az uyuduğunu gösteriyor. Uykusuzluk, dikkat dağınıklığına, gün içinde yorgunluk hissine ve hatta bağışıklık sisteminin zayıflamasına yol açabiliyor.
- Fiziksel hareketsizlik ve obezite riski: Ekran başında geçirilen uzun saatler, çocukların açık havada oyun oynama veya spor yapma zamanını azaltıyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre çocukların günde en az bir saat orta düzeyde fiziksel aktivite yapması gerekiyor ancak dijital eğlence, bu sürenin dolmasını engelleyebiliyor. Sonuç olarak gençler arasında obezite ve ilişkili kronik sağlık sorunları (örneğin diyabet) riski artıyor.
- Dikkat ve öğrenme problemleri: Ekranların hızlı ve anlık içerik akışı, çocukların uzun süre odaklanabilme becerisini olumsuz etkileyebiliyor. Özellikle sosyal medya ve video platformları, beynin ödül mekanizmasını sürekli uyararak bir şeye derinlemesine konsantre olmayı zorlaştırıyor. Bilim insanları, günde iki saatten fazla boş zamanını ekran başında geçiren öğrencilerin akademik testlerde ve bilişsel görevlerde daha düşük performans gösterdiğini bildiriyor. Dijital dikkat dağınıklığı, öğrenme sürecini sekteye uğratabilecek önemli bir etken haline geldi.
- Psikososyal etkiler: Aşırı ekran kullanımı, öğrencilerin psikolojik iyi oluşunu da tehdit ediyor. Sanal dünyada uzun süre vakit geçirmek, kaygı (anksiyete) ve depresyon belirtilerini tetikleyebiliyor. Özellikle sosyal medyada maruz kalınan içerikler ve sürekli kıyaslama hali, gençlerin öz güvenini zedeleyebiliyor. Ayrıca şiddet içerikli veya yaşlarına uygun olmayan dijital içeriklere sınırsız erişim, duygusal gelişimde olumsuz izler bırakabiliyor. Öte yandan, ekran başında geçirilen zamanın artması, aile içi iletişim ve yüz yüze sosyal etkileşim için daha az zaman kalması anlamına geliyor – bu da çocukların sosyal becerilerini ve duygusal zekâlarını olumsuz etkileyebiliyor.
Yukarıdaki belirtilerin tümü, dijital yorgunluk kavramının bir parçası olarak değerlendirilebilir. Çocuğunuz ders çalıştıktan veya uzun bir çevrimiçi oyun maratonundan sonra gözlerini ovuşturup başının ağrıdığını söylüyorsa ya da normalden daha asabi ve halsiz görünüyorsa, bunun sebebi dijital yorgunluk olabilir. Hem öğrenciler hem de ebeveynler, bu belirtilere karşı dikkatli olmalı ve gerektiğinde mola vermeyi bilmelidir.
“Bağlantıyı Kesme Hakkı”: Dijital Molaların Önemi
Fransa’daki eğitimciler ve uzmanlar, öğrencilerin dijital dünyadan bunalmaya başladığını gösteren bu tablo karşısında önemli bir öneri getiriyor: “Öğrencilerin Bağlantıyı Kesme Hakkı.” Tıpkı iş dünyasında çalışanların mesai saatleri dışında e-postalara veya iş telefonlarına cevap vermeme hakkı (dijital irtibatı kesme hakkı) varsa, öğrencilerin de okul ve ödev saatleri dışında çevrimdışı olabilme hakkının tanınması gerektiği savunuluyor. Bu fikir, öğrencilerin kendilerini sürekli çevrimiçi olma baskısından kurtarmayı ve daha sağlıklı bir denge kurmalarını amaçlıyor.
Aslında Fransa, gençleri dijital cihazların etkilerinden koruma konusunda daha önce de adımlar attı. 2018 yılında çıkarılan bir yasayla, ilk ve orta dereceli okullarda öğrencilerin ders saatlerinde akıllı telefon kullanması yasaklandı. 2024’te ise bu yasak daha da genişletilerek pilot uygulamalar başlatıldı: Yaklaşık 200 okulda öğrenciler okula girerken telefonlarını teslim ediyor ve gün boyu erişemiyorlar. Bu “dijital mola” deneyinin amacı, çocuklara okul boyunca dijital dünyadan uzak kalarak odaklanma ve yüz yüze etkileşim kurma fırsatı vermek. Fransa Eğitim Bakanlığı, bu uygulamanın başarılı olması halinde ülke genelindeki okullarda yaygınlaştırılabileceğini belirtiyor. Elbette, dijital mola kavramı sadece okul ile sınırlı değil. Bağlantıyı kesme hakkı, öğrencilerin evde ve boş zamanlarında da kendilerini dijital bombardımandan korumasını içeriyor. Bu kapsamda hem velilere hem de öğrencilere düşen bazı görevler var.
İşte dijital yorgunlukla mücadele ve sağlıklı bir dijital denge kurmak için birkaç öneri:
- Dijital zaman sınırları koyun: Aileler, çocukları için günlük ekran süresi sınırları belirleyebilir (örneğin ödev harici eğlence için günde en fazla 1-2 saat). Belirli bir saatten sonra (akşam belli bir vakitten itibaren) evde tüm cihazların kapatılacağı bir rutin oluşturmak faydalı olacaktır. Bu tür sınırlar, çocuklara kendi kendini kontrol etme becerisi de kazandırır.
- Cihazsız dönemler planlayın: Evde akşam yemeği zamanı veya hafta sonları belli saatler “cihazsız zaman” ilan edilebilir. Tıpkı elektriklerin kesildiği durumlarda alternatif aktiviteler bulduğumuz gibi, gönüllü olarak cihazları kapatarak ailecek sohbet etmek, masa oyunları oynamak, birlikte yürüyüşe çıkmak gibi aktiviteler planlayın. Bu dijital detoks anları hem gözlerimizi dinlendirecek hem de aile bağlarını güçlendirecektir.
- Örnek olun: Çocuklar, ebeveynlerinin davranışlarından çok şey öğrenir. Ebeveynler olarak kendi ekran kullanım alışkanlıklarımıza da dikkat edelim. Telefonu elimizden bırakamazsak veya sürekli televizyon açık olursa, çocuklarımızdan farklı davranmalarını beklemek zorlaşır. Mümkün olduğunca telefonu bir kenara koyup çocuğunuzla birebir zaman geçirmeye özen gösterin.
- Sağlıklı uyku rutini oluşturun: Yatmadan en az 1 saat önce tüm ekranları kapatmak, kaliteli uyku için kritik bir kural olmalı. Çocuğunuzun odasında televizyon, bilgisayar bulundurmamaya çalışın veya en azından uyku saatinde kapalı olduklarından emin olun. Uykusunu almış bir öğrenci, ertesi gün okulda çok daha başarılı ve enerjik olacaktır.
- Alternatif aktiviteler teşvik edin: Çocukların ilgisini dijital dünyanın dışındaki uğraşlara yönlendirin. Spor, sanat, müzik, doğa etkinlikleri gibi uğraşlar hem bedenlerini harekete geçirecek hem de ekrandan uzak kalırken keyif almalarını sağlayacaktır. Yeni bir hobi edinmeleri için onları cesaretlendirin. Böylece boş zamanlarını yalnızca ekranla doldurma alışkanlığından yavaş yavaş uzaklaşabilirler.
- Açık iletişim kurun: Çocuğunuzla dijital dünyada karşılaştığı şeyler hakkında konuşun. İnternette geçirdiği süreyi neden kısıtlamak istediğinizi, bunun sağlığı ve mutluluğu için önemini ona anlayabileceği şekilde anlatın. Yasaklayıcı olmaktan ziyade, bilinçlendirici ve destekleyici bir tutum, dijital denge kurmada daha etkili olacaktır.
Sonuç: Dengeli Bir Dijital Yaşam Mümkün
Dijital cihazlar ve internet, doğru kullanıldığında öğrenciler için inanılmaz fırsatlar sunuyor. Bilgiye erişim hiç olmadığı kadar kolay, eğitim materyalleri çeşitlenmiş durumda ve küresel bir iletişim ağı parmaklarının ucunda. Ancak her şeyde olduğu gibi, dengeyi bulmak şart. Sürekli bağlantıda kalmak, fiziksel ve zihinsel sağlığımızı gözetmezsek, faydadan çok zarar getirebilir.
Hem veliler hem öğrenciler olarak, dijital yorgunluk belirtilerini ciddiye alıp gerektiğinde durup “bağlantıyı kesmek” büyük önem taşıyor. Unutmayalım, ekran karşısında geçirilen zamanı kaliteli ve sınırlı tutmak bizim elimizde. Arada sırada fişi çekip gerçek dünyaya karışmak, sevdiklerimizle yüz yüze vakit geçirmek, hobilerimize yönelmek hem beynimizi dinlendirecek hem de daha sağlıklı nesiller yetişmesine katkı sağlayacaktır. Teknoloji hayatımızı zenginleştiren bir araç olsun, hayatımızın hâkimi değil. Çocuklarımıza dijital dünyayla sağlıklı bir ilişki kurmayı öğretmek, onlara yapabileceğimiz en büyük iyiliklerden biri. Bu sayede hem bugünün hem de yarının dünyasında, teknolojiyi bilinçli kullanan, sağlıklı bireyler olarak yollarına devam edebilirler.